3 Kasım 2014 Pazartesi

Annelik.....

Bir çok ses duyarsınız etrafta ultrason resimlerine bakarken siz heyecanlısınızdır esasında içinizde hissettiğiniz , yüreğinize dokunan en büyük mucizenizdir. Ama duyduğunuz sesler öyle değildir. A bak sana benziyor yok yok babaya ay doğunca kaç kilo olucak , biliyormusun ben işte şu kilo da doğurdum topaç gibiydi. Boyu bu kadar dı...Sütüm bir geldi bir geldi... Kimisi aman yok emziremem ver mamayı geç hiç uğraşma canım , canına yazık... Bakalım sen nasıl yapıcaksın gibi gibi yüzlerce binlerce kelime uçuşur havada hamilelikte ... Ya anne yüreği ne düşünür diye düşünmez dış kelimeler lafın nereye varacağını sorgulamaz. Ben 9 ay 10 günlük bir mucize getirdim dünyaya ama bir çok yoldan geçdim hamileliğimin başında Toksoplazma denen mikrop yaktı geçti beni hamileliğimim başlarında acaba sağlıklı bir evlat getirebilcekmiydim yoksa 20. haftada gebeliğm sonlanacakmıydı yada ben sonlandırabilecekmiydim. Derken inandım hem ona hem kendime o benimdi benim mucizem ve sorunsuz bir hamilelikle 9 ay 10 günde kucağıma aldım oğlumu. O müthiş hissi sonuna kadar yaşadım . Ama dün öğrendim ki Kasım Ayı Prematüre Farkındalı Ayıymış. Hikayelere daldım okudum. Hepsinde minik savaşçılar ve onlara inan anneleri vardı. Hepsi farklı hayata merhaba hikayesiydi. Ve kendimi düşündüm evet bende bir sınavdan geçmişdim. Kendimle çok çelişmişdim. Çok ses duymuşdum. Ama bir farkındalık oldu mu evet oldu dünden bu yana her mucize aklımda. Annelerin güçleri inançları..Duymayalım sesleri inanalım, sahip olduklarımızın kıymetini bilelim ve bahşedilen mucizeleri yaşayalım..

16 Eylül 2014 Salı

Alt Tarafı Kreş Canım....

Evet geldik mi yeni bir eğitim öğretim yılının başına... Ben heyecanlıyım ya siz? Benim de korkularım var Ya Sizin? Ne zormuş bir ebeveynin çocuğunu okula göndermesi ? Oysa ki rahat mı batıyor dediğinizi duyar gibiyim. Daha 3.5 yaşındaki oğluşu  kreşe yazdırmakdı tek çabam. Kriterlerim vardı evet. Tabiki en önemli kriterim onun mutlu olması ama benim isteklerim yokmuydu ?
*Hazır gıda olmayacak.(meyve suyu , bisküvi dayatmayacakdı kreş..)
*Sınıflar ferah olacakdı.
*Kız - Erkek tuvaletleri ayrı olacakdı (aynı olan kurumlarla karşılaşdım.)
*Okul bahçesi geniş çocuklar için olacakdı. Velilerin gözlerini boyamak için olmayacakdı.(Biz oturmsakda olur değil mi ama ?)
*Okulumuzda hijyen önemliydi. (Malum ilk senelerde hastalık bir çocukdan diğerine devir daim yapıyor.)
*Öğretmenler mutlu olucakdı . (Burdaki mutluluk önce öğretmen kurumuna güvenicek ki bize buna hissetirebilsin. Ve mümkünse uzun soluklu o okulda çalışmış olması .(Malum kurum güvenililirliği)
*Sınıf materyallerinin çocuğun hayalgücüne uygunluğu...

Bu listeye o kadar çok şey ekleyip çıkartabiliriz ki tabi bu hepimizin beklentisine göre değişir. Oysaki dedim ya biz sadece kreş arıyorduk.Ne yazık ki o kadar kolay olmadı. Eminim sizler içinde öyle...Geçen yıl bütün bir sene çocuğunu kreşe gönderen arkadaşlarımın tecrübelerine kulak kabarttım. Kreşleri gezdim. Karşılaşdığım o kadar ilginç şeyler oldu ki. Öğrenci sabah 8 de sınıfa öğretmen eşliğinde götürülüyor,aaa oda ne öğrenciyi sınıfta Pepe bekliyor ooo hep beraber öğretmen eşliğinde başlanıyor şarkılar.Sonra ne mi oluyor bir çocuk daha geliyor ben onu istemem diye ağlıyor öğretmen onun istediğini açıyır Muffing songs başlıyor öğretmen eşlik ediyor ama ingilizce bilmiyor. Ya düşündüm bu kadar irdeleme Reyhancım ? boşver ... Olmuyor olmuyor...Öğrencinin üstü ıslanıyor öğretmenimiz bu benim görevim değil yardımcı öğretmen gelsin diyor? Gene kendime diyorum ki irdeleme Reyhancım....Yapabiliyor muyum ? Tabiki HAYIR... Gezdik gördük ve gördüklerimizden çok şey öğrendik esasında iyi de oldu Aydın'da özel okul sayısı 12 kreş sayısını artık sayamıyorum. Benim aklım iki kurumdaydı sevgili eşim sayesinde Alpişim okulunda ve mutlu. Çok detaya indim ,sorguladım tepki verenler oldu alt tarafı kreşe gidecek diyenler oldu gerçekden bu kadar kolay değildi ALT TARAFI KREŞ HİÇ......

9 Eylül 2014 Salı

Kutlugillerin En küçük üyesi şimdi nerede?

Şu an evimizin en küçük kutlugili okullu olmanın heyecanını yaşıyor. Evet gerçekten yaşıyor... Ay ağlar mı ? Annecim diye kollarını boynuma dolayıp bırakmaz mı ? diye düşünürken itiraf ediyorum ki çoğunluğu  gerçekleşmedi. (burda hüzünlüyüm...) Esasında onun ne kadar hazır ama benim de bir o kadar hazır olmadığımı bir kez daha anlamış oldum. Doğduğundan beri belki bencilceydi ama her anı benimle olsun istemiştim.Eşimin kucağına verirken bile zorlandığım anlar dün gibi.(Artık kabullendiğimi burdan kendilerine iletiyorum.)Bu tabiki geçici bir süreçti ama bizim evde yaşandımı evet.O zamanki psikolojiyle bunu kabullenmem çok ama çok zamanımı aldı. Halbuki eşim cumartesi dahil bütün gün işteydi.Ya ben ne yapıyordum.Alpişkoyla güne başlayıp bitişi gene ona iyi geceler diyerek yapıyordum.Ah bu annelik psikolojisi...Bu süreç ve buna benzer daha bir çok heyecanı , korkuyu onun ve benim 35 ayımıza sığdırdık.Tabi daha neleri var diyip bekleyip göreceğiz... Evde geçen dolu dolu 35 ayın sonunda artık evimizin en küçük bireyininde kendine ait özel zamanına ihtiyacı vardı. Tabi benimde. Çok iyi geçen bir oryantasyon sürecinin ardından dünden itibaren tam anlamıyla okulluyuz. Biliyorum ki gerçekten mutlu hatta en yakın arkadaşım diyebileceği bir arkadaş bulmanın heyecanını yaşıyor.Yavaş yavaş anlatmaya başladığı sınıf maceraları bile var.Malum okul bahçesinde bir arkadaşını hızlı sallıyormuş gibi yapmak yada arkadaşının kalemini almak çok heyecan verici. Haydi bakalım ne diyoruz çocuklar mutlu anneler huzurlu...